23 Şubat 2019 Cumartesi

VEDA HUTBESİ "İnsan Hakları, Adalet Ahlâkı ve Hukuk'un En Eski, En Sağlam ve En Güçlü Belgelerinden Biri" Yüce İslâm Peygamberi Hazreti Muhammed'in Veda Nutku (MEKKE, Milâdi 632)

“VEDA HUTBESİ”  
Allâh Rasûlü (sav) Arafat’ta, bugün Nemire Mescidi’nin bulunduğu yerde, devesinin üzerinde meşhûr “Vedâ Hutbesi”ni îrâd buyurdu. İşte Veda Hutbesi…
“Ey insanlar!
Sözlerimi dikkatle dinleyiniz! Bilemiyorum, belki bu yıldan sonra sizinle burada bir daha ebedî olarak bir arada olamayacağım!
Ey insanlar!
Bugünleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübârek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız, nâmuslarınız da öyle mukaddestir; bunlara her türlü tecâvüz haramdır.
SAKIN GÜNAH İŞLEYEREK YÜZÜMÜZÜ KARA ÇIKARTMAYINIZ!
Ashâbım!
Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hâl ve hareketinizden muhakkak hesâba çekileceksiniz! Sakın benden sonra eski dalâletlere (sapıklıklara) dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Haberiniz olsun ki, ben, önceden gidip Havuz’un başında sizi bekleyeceğim! Diğer ümmetlere karşı, sizin çokluğunuzla sevineceğim. Sakın, (günah işleyerek)yüzümü kara çıkarmayınız!
Ashâbım!
Kimin yanında bir emânet varsa, onu sâhibine versin! Fâizin her çeşidi kaldırılmıştır; ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız! Allâh’ın emriyle fâizcilik artık yasaktır. Câhiliyeden kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz de Abdülmuttalib’in oğlu (amcam) Abbâs’ın fâizidir.
Ashâbım!
Câhiliye devrinde güdülen kan dâvâları da tamâmen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan dâvâsı, (ceddim) Abdülmuttalib’in torunu (amcazâdem) Rebîa’nın kan dâvâsıdır.
KADINLARIN VE ERKEKLERİN HAKLARI
Ey insanlar!
Bugün şeytan, sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hâkimiyetini kurma gücünü ebedî sûrette kaybetmiştir. Fakat siz, bu kaldırdığım şeyler dışında küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız, bu da onu memnûn edecektir. Dîninizi korumak için bunlardan da sakınınız!
Ey insanlar!
Kadınların haklarına riâyet ediniz! Onlara şefkat ve sevgi ile muâmele ediniz! Onlar hakkında Allâh’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allâh’ın emâneti olarak aldınız; onların nâmuslarını ve iffetlerini Allâh adına söz vererek helâl edindiniz! Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki hakkınız, onların, âile şerefini hiçbir kimseye çiğnetmemesidir. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, meşrû bir şekilde her türlü yiyecek ve giyeceklerini temin etmenizdir. Bir kadının, kocasının izni olmadan, onun malından hiçbir şeyi, başkasına vermesi helâl olmaz!
Kölelerinize gelince; onlara yediğinizden yedirmeye, giydiğinizden giydirmeye dikkat ediniz! Affedemeyeceğiniz bir hatâ yaparlarsa, izin veriniz! Fakat onlara aslâ eziyet etmeyiniz! Çünkü onlar da Allâh’ın kuludur.
HAKSIZLIK YAPMAYIN! HAKSIZLIĞA DA BOYUN EĞMEYİN!
Ey mü’minler!
Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman, müslümanın kardeşidir; böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize âit olan herhangi bir hakka tecâvüz, helâl değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisi vermiş olsun…
Haksızlık yapmayın! Haksızlığa da boyun eğmeyin! Ahâlînin haklarını gasbetmeyin!
Ashâbım!
Kendinize de zulmetmeyiniz! Kendinizin de üzerinizde hakkı vardır.
Ey insanlar!
Her cânî kendi suçundan bizzat mes’ûldür. Hiçbir cânînin işlediği suçun cezâsını evlâdı çekemez! Hiçbir evlâdın suçundan da babası mes’ûl edilemez!
ARAB’IN ARAP OLMAYANA -TAKVA ÖLÇÜSÜNDEN BAŞKA- ÜSTÜNLÜĞÜ YOKTUR
Ey insanlar!
Cenâb-ı Hak, her hak sâhibine hakkını (Kur’ân’da) vermiştir. Vârise vasiyet etmeye lüzum yoktur.349 Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa, ona âittir. Zinâ eden için mahrûmiyet vardır. Babasından başkasına âit soy iddiâ eden soysuz, yâhut efendisinden başkasına intisâba kalkan nankör köle,350 Allâh’ın gazabına, meleklerin ve bütün müslümanların lânetine uğrasın! Cenâb-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini ne de adâlet ve şehâdetlerini kabûl eder.
Ey insanlar!
Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem’in çocuklarısınız. Âdem ise topraktandır. Allâh yanında en kıymetli olanınız, O’na karşı en çok takvâ sâhibi olanınızdır. Arab’ın Arap olmayana -takvâ ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.
O EMANETE SARILDIKÇA YOLUNUZU HİÇ ŞAŞIRMAZSINIZ
Ey insanlar!
Devamlı olarak dönmekte olan zaman, Allâh’ın gökleri ve yerleri yarattığı günkü durumuna dönmüştür. Bir yıl, ay ölçüsüyle on iki aydır. Bunların dördü harâm olan aylardır. Bunların üçü, arka arkaya Zilkâde, Zilhicce ve Muharrem; dördüncüsü de(Cemâziyelâhir ile Şâban arasında olan) Receb’dir. Bu sene, harâm ayları eski yerine geldi. Hac mevsimi Zilhicce’nin onuncu gününe rastladı.
Ey mü’minler!
Size bir emânet bırakıyorum ki, ona sıkı sarıldıkça, yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emânet, Allâh’ın kitâbı Kur’ân’dır.
Ey insanlar!
Allâh’a ibâdet edin! Beş vakit namazınızı kılın! Ramazan orucunu tutun ve emirlerime itaat edin!(Ancak böyle yaptığınız takdirde) Rabbinizin cennetine girersiniz.
USÛL VE ADABI BENDEN ÖĞRENİN!
Ey insanlar!
Aşırı gitmekten (ifrattan) sakının! Evvelkilerin mahvolmalarının sebebi, dindeki ifratlarıydı. Hac amellerini (usûl ve âdâbını) benden öğrenin! Bilmiyorum belki bu seneden sonra bir daha sizinle burada buluşamayacağım! Bu nasîhatlerimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki, bildirilen kimse, (sözlerimi) burada bulunup da işitenden daha iyi anlayarak muhâfaza etmiş olur.”
Sözlerinin burasında Allâh Rasûlü (sav), yüz binin üzerindeki sahâbesine sordular:
“–Ey insanlar! Yarın beni sizden soracaklar; ne diyeceksiniz?”
Bütün ashâb-ı kirâm:
“–Allâh’ın elçiliğini îfâ ettin; vazîfeni yerine getirdin, bize vasiyet ve nasîhatte bulundun, diye şehâdet ederiz!” dediler.
Bu şehâdetin ardından Varlık Nûru Efendimiz, dînin teblîğine dâir:
“–Ashâbım! Teblîğ ettim mi?.. Teblîğ ettim mi?.. Teblîğ ettim mi?..” diyerek üç defâ tasdîk aldı. Sonra ellerini semâya kaldırarak Cenâb-ı Hakk’ın şehâdetini diledi:
“Şâhid ol yâ Rabb!.. Şâhid ol yâ Rabb!.. Şâhid ol yâ Rabb!..”

Kaynak: Müslim, Hac, 147; Ebû Dâvûd, Menâsik, 56; İbn-i Mâce, Menâsik, 76, 84; Ahmed, V, 30; İbn-i Hişâm, IV, 275; Hamîdullâh, el-Vesâik, s. 360)
**
Veda Hutbesi, Hicri 9 Zilhicce 10 tarihinde (çeşitli kaynaklarda Miladi takvimde 6-7-8-9 Mart 632 olarak karşılanmaktadır. ) Muhammed tarafından, kendisinin ilk ve son Hac'cı olan Veda Haccı'nda 124.000 Müslümana karşı yaptığı konuşma metni.

5 Şubat 2019 Salı

Bilimsel Başarıda Oksijenin Önemi ve Sarmaşık Üniversiteleri "Alaeddin Yalçınkaya" Marmara Üniversitesi

Bilimsel Başarıda Oksijenin Önemi ve Sarmaşık Üniversiteleri 
Alaeddin Yalçınkaya

ABD’nin Kuzey Doğu bölgesinde yer alan Harvard, Yale, Princeton, Columbia, Brown, Dartmouth, Pennsylvania ve Cornell, Sarmaşık Üniversiteleri olarak bilinirler. Bunlar dünyanın da en başarılı üniversitelerindendir. Ivy (sarmaşık) League Universities bünyesindeki spor takımları IV.Ligi oluşturduğundan, “I,V” harflerinin okunuşu “ay-vi” olup Ivy şeklinde yazılmaktadır. Creeper de sarmaşık anlamına gelmektedir. Eğer arama motorlarında “Ivy League Universities” yazarsanız, zikredilen üniversite kimlikleri ve başarılarıyla ilgili bilgilere ulaşırsınız. Bunlar aynı zamanda bir dönem soyluların, günümüzde seçkinlerin veya önde gelen yöneticilerin de mezun olduğu kurumlardır. “Creeper Universities” diye yazarsanız seyrine doyum olmayan sarmaşıkların süslediği dev binaların ve kampüslerin resimleriyle karşılaşırsınız.

Adı geçen üniversitelerde çeşit çeşit sarmaşık ağaçları kampüslere dikilmekle kalmamış yıllar boyu yönlendirilerek duvarlar, tel örgüler, demir parmaklıklar, bu oksijen fabrikalarıyla donatılmışlardır. Dev binalar, pencereleri hariç bazen 10 kattan fazla yeşilliklere, mevsimine göre harika tonlarıyla sarı ve kırmızılara bürünürler. Belirtmek gerekir ki gerek ABD’de gerekse birçok Avrupa ülkesinde sayılanlar dışındaki birçok üniversite, şirket, kilise, okul çeşit çeşit sarmaşıklarla donatılmıştır. Bizde ise Levent, Etiler gibi muhitlerde bazı binalarda görülmektedir. Ancak sarmaşık üniversiteleri deyince bu sekiz, öncelikle akla gelir.

Bu üniversitelerin dünyanın en başarılı olanları arasında yer almasında, eğitim, araştırma, bilimsel özgürlük, liyakat tercihi ile ekonomik imkanlar gibi faktörler elbette sözkonusudur. Bütün bunlarla beraber beynin temel gıdası olan temiz hava bakımından son derece zengin olmasını da biz hatırlatalım. Cins cins sarmaşıklar kampüslerin her santimini birkaç kere, kat kat kaplayarak bir ormandan daha fazla oksijen üretir olmuşlardır. Öğrenciler ve araştırmacılar, bu oksijen bolluğu içinde çalışmaktadırlar.

İçinde bulunduğumuz aylar, evimizin, sitemizin, okullarımızın, civarımızdaki bahçe duvarlarının, tel örgülerin, demir parmaklıkların diplerine sarmaşık dikme zamanıdır. Bir karış boyundaki bir sarmaşık dalını yarısına kadar toprağa gömerseniz üç yıl içinde çevre de müsaitse bir ağaç kadar yeşillik haline gelebilecektir. Sürgünleri yönlendirirseniz beş-altı senede sokağınıza ufak bir orman kadar oksijen üretim imkanı kazandırmış olursunuz.

Çeşit çeşit sarmaşıkların rengârenk çiçek, meyve verenleri vardır. Bunların en hızlı büyüyeni olmasa da en güzeli, benzersiz kokusuyla hanımelidir. Diğerlerinin de farklı kokuları veya başka özellikleri bulunmaktadır. Bir şekilde toprağa tutturduğunuz her üç budaktan en az biri yeşerecektir. Üç-beş ay sonra sizin diktiğiniz sarmaşıkların üzerinde rengârenk kelebeklerin, arıların uçuştuğunu, bal topladığını gördüğünüzde hissedeceğiniz mutluluk tarif edilemez. Bu yeşillikler çoğaldıkça çevredeki kuş sayıları ve cinsleri de artacak, onların cıvıltılarıyla derin bir huzur duyacaksınız.

Uzmanlık alanı sömürgecilik ve kültürel emperyalizm olan bir akademisyen olarak soylular veya zenginlerin, Uluslararası İlişkiler literatüründe neo-colonialist (yeni sömürgeci) rehberlerin üsleri durumundaki Amerikan üniversitelerini örnek göstermemiz yadırganabilir. Öncelikle iyiyi, doğruyu, güzeli, sağlıklı olanı araştırırken bağnazlıktan kurtulmak da yine bilimin olduğu kadar inancımızın da gereğidir. Bununla beraber bu üniversitelerin örnek alınmasını yadırgayanlar için bir ağaç dikmenin fazileti konusunda Fahr-i Kâinat’ın (Aleyhisselam) Sahih-i Müslim’de geçen bir hadisini aktaralım: “Müslüman bir kişi bir ağaç diker veya ekin eker de ondan insan, hayvan veya kuş yerse, bu yenen şey kıyamete kadar o kimseye sadakadır.” Benzer sahih rivayetler oldukça fazladır.

Bu konuda Türk dünyasından da ilginç bir bilgi: Türkistan hanlıklarının Çarlık tarafından işgalinden sonra 1870’lerde Doğu Türkistan’da Bedevlet Yakup Han, Kaşgar Hanlığı’nı kurar. Görünüşte İngiliz Ticaret Ateşesi, gerçekte Hindistan sömürgesine “kötü örnek” olmasın diye bu Türk hanlığını yıkmanın tezgâhını hazırlayan Sir Douglas Forsyth’in Londra’ya gönderdiği raporlarından bir ayrıntı: “Yarkent (bir Doğu Türkistan şehri) evlerinin damları, çiçek bahçesi …” Forsyth’in bu ayrıntıyı hayretle ülkesine bildirmesi doğrusu benim de hayretimi mucip olmuştur. Demek ki o dönemde İngilizler böyle şeylerden habersizler. 30-40 yıl önce Anadolu köylerindeki mütevazi evlerin dahi sofalarından, balkonlarından sokaklara taşan rengarenk çiçekler de hafızalardadır. Çevremizi yeşillendirmek ve çiçeklendirmek, bizim öz kültürümüzün ve inancımızın parçası olduğu halde bundan biraz uzaklaşmışız gibi.

Mezarların üzerindeki bitkiler, yeşil kaldığı sürece yaradanı zikrettiğinden orada yatanın kabir azabı çekmeyeceğine dair sahih rivayetler var. Kabristanların yemyeşil bahçeler haline gelmesinde bu inancımızın da etkisi vardır. Fakat yeşillik sadece mezarlıkara ait olacak demek değil. Sanki böyle bir yanlış kanaat mi ortaya çıktı da betonlaşmaya gösterilen müsamaha arttı? Halbuki yukarıda zikredilen Hadis-i Şerif, balkonlar, taraslar dahil bulabildiğimiz her karış toprağı yeşillendirmemiz, çiçeklendirmemiz, ağaçlandırmamız gerektiğine işaret etmektedir.

Sadece oksijen bolluğu belirleyici olsaydı, dünyanın akciğerleri kabul edilen Amazon yerlileri bilim ve teknoloji üretiminde ilk sırayı işgal ederlerdi. Bununla beraber temiz havanın, sağlıklı düşünmek, değerlendirmek, analiz etmek, bilimsel yeteneği geliştirmek konusundaki önemi de açıktır. Kampüslerimizi, okul ve cami bahçelerimizi, sitelerimizi, elimizin ulaştığı her yeri yeşillendirmenin ve ağaçlandırmanın tam mevsimindeyiz. Biraz da dikili ağaçlarımız olmasına, yeşilliklerimize kafa yorarsak çok daha huzurlu bir dünyanın mutluluğunu hissedeceğimiz kesindir.

Çevre, yeşil, sokaklarımızdaki masum dostlarımızın yemleri ve sularını hatırlama gibi konularda yazıp konuşanların genellikle uygulamada birşey yapmadıklarından şikayet edilir. Son birkaç ayda diktiğim ve diktirdiğim sarmaşık dalları yüzleri geçti. Bu faaliyetim bir kaç ay daha sürecek. Şimdiye kadarkileri da sayarsak diktiğim/diktirdiğim ağaçlar dahil birkaç ufak ormana tekabül eder. Önce kendim yapıp sonra yazdığıma göre bunu okuyanların da birşeyler yapacağına, yakın olanların benden budak isteyeceğine veya komşunun bahçesinden budanmış dalları değerlendireceğine yahut en yakın fideciden birkaç liraya uygun sürgünleri temin ederek dikeceğine inanıyorum. Müsait yerlere ıhlamur, akasya vb ağaç dikmenin de tam zamanı.
alaeddin.yalcinkaya@marmara.edu.tr